Konuşmacımız Canan Duman yazdı.
Evren çok büyük bir yer olsa da insan, evrende çok küçük olduğu gerçeğini sürekli unutmaktadır. Yeterince akıllı, yeterince zengin, yeterince genç, yeterince şık, yeterince güzel, artık yeterince her neyse o bir türlü yeterli gelmediği için sevilmeyeceği, dışlanacağı “korkusu”yla yaşamaktadır. Bu yüzden; yeterlilik bağımlılığından, her zaman kazanmak ve haklı olmak gerekliliğinden vazgeçmeyen, kendisini başarıları ve itibarıyla özdeşleştirmeyi bırakamayan herkes, devasa evrende küçük bir insan olduğunu anlamamaya, büyük egolarıyla büyük güvensizlikler yaşamaya, yalnız kalmaya ve başarısız olmaya mahkumdur.
En zeki patron, en iyi anne, en süper yüzücü, en nazik kadın, en komik adam, en yaratıcı yazar gibi ifadelerle egonun benliği ele geçirmesine geçit verilmekte; kişinin kendisini tek bir yönden özdeşleştirmesi sağlanmaktadır. Kusursuz görünmek ölüm kalım meselesi hâline getirilmektedir. Kişi aldatıcı benliğini sürekli mutlu etmek için imkânsız bir hedef için umutlanmakta, kendisine ve başkalarına da zarar vermektedir. Çünkü her kim ki bu “mükemmelliği eleştirirse” kişisel olarak algılamakta, onu bir düşmana dönüştürmekte, tüm kimliğinin risk altında olduğunu hissetmektedir. Daha büyük, daha zengin, daha akıllı, daha iyi, daha güçlü veya diğerlerinden daha çekici olmayı arzu ettiği için kalıcı bir yorgunluk hissi ve kendinden şüphe duymaktadır. Herkesten daha iyi olmayı, herkesle rekabet etmeyi ve her zaman en iyi fikirlere sahip olmaya odaklanmayı sürdürdükçe olumsuz sonuçlara katlanmaktadır.
Liderlik uzmanı olan ve bu alanda yazdığı kitaplarla en çok satanlar arasında kendine yer bulan Ken Blanchard şöyle yazar: “Ego, insanların birlikte etkili bir şekilde çalışmalarının önündeki en büyük engellerden biridir. Egonun sorun yaratan iki tarafı vardır: Biri yanlış bir gururdur, diğeri korkudur. Davranışınızı değiştirmenin ilk adımı, sorunu tanımlamaktır. Sadece yanlış bir gurur veya korkuyla çalıştığınızı fark ettiğinizde, değişebileceksiniz.”
Egoyu fark etmek kontrol altında tutmak
Hepimizin bir egosu vardır ve bu ego kontrol edilebilirdir veya bizi kontrol etmektedir. Önemli olan egonun kendimizi anlamamıza ve özümüzden uzaklaştırmasına engel olmaktır. Örneğin; meslek hayatının başında henüz yeterli donanıma sahip değilken, kat edecek daha çok yol varken tüm yolları tamamlamış gibi davranmamaktır. Diyalogdan kaçmak, harika fikirlerin sadece kendinden çıktığını sanmamaktır. “Ben oldum” dememektir. Sürekli yargılamak, suçlamak, en ufak bir şeyde etrafına kırılmamaktır.Mesajlara cevap vermemekle böbürlenmemek, kendini dünyanın merkezi sanmamaktır. Başkalarını değiştiremeyiz, ancak kendi davranışlarımızın ve kişiliğimizin diğerlerini nasıl etkilediğinin farkında olabiliriz. Bu farkındalıkla, egomuzu kontrol altında tutabilir, kendimize hâkim olabiliriz. Kendini fark etmeyen ve özünden uzaklaşan egositlerle yaşanan çatışmalara yönelik önlem alınmaması, çözüm bulunmaması hâlinde çalışma ortamları moral bozucu ve streslidir.
Ego, iş yerindeki birçok sorunun kökenindedir
Ego zayıf iletişimden başarısız müzakereye, hatalı karar almaya kadar iş yerinde tehlikeli bir yıkım yolu açabilir. Beraberinde gelen baskıcı davranışlar etkili problem çözmeyi zayıflatabilir, strese neden olabilir ve morali olumsuz etkileyebilir.
Peki egoistlerle nasıl başa çıkılır?