Kurucu Üye, Poliversity & UnLearn Akademi konuşmacımız Dr. Ecmel Ayral, Onedio/Yazio Mirador köşesi için yazdı.
“Rüyamda Ikarus’la tanıştım geçenlerde. Hayır, körüklü otobüs olanı değil, öbürü. Meşhur Daedalus’un oğlu. Hani babasının yaptığı bal mumu kanatlarla uçarken güneşe fazla yaklaşıp kanadını eriten, o işte. Güneş, ışık, aydınlık… Falan derken, ışığa uçan pervaneye özenmiş ama denizin dibini boylamıştı Ayvalık açıklarında. Neyse, rüya bu ya, tuhaf bir soru çıktı ağzımdan: “Senin olayın nedir abi?” dedim. “Bilmiyor musun? Kanatlar balmumundan, erir yani meret. Uçuyorsun işte yetmiyor mu? Bir de güneşe gideyim.. Neydi zorun?” Yutkunup gökyüzüne baktı cevap vermeden. Adem elmasını gördüm. Yukarı çıktı, takıldı biraz orada, sonra indi “küt!” diye. Yok, ağlamadı, tuttu kendini. Birkaç gündür tıraş olmamıştı, gözlerinin altı mosmor, üst baş perişan. Ama yüzünde tuhaf bir gülümseme. Bir de kollarında, sırtında falan bal mumu kalıntıları. Neyse, soruyu duyunca birden dikildi, küçümseyen bir bakış fırlattı ve “Ulan!” dedi, “Güneşe gitmeyeceksen kanadı ne yapacaksın… ?”; gerisini söylemeyeyim. Ben hâlâ “ama abi, kanatlar, balmumu, sıcak, uzak, yüksek, Allah muhafaza” makamından gevelerken üzerine oturduğu kayadan kalktı mağara gibi bir yere girdi. Ben de arkasından seğirttim ama içeri giremedim korkudan (Rüya olduğu için korkuyorum yani, yoksa hayatta…). Birazdan elinde bir çift gıcır gıcır kanatla çıktı. Nasıl? Evet, yine bal mumundan tabii. İnsan kanadının iyisi öyle olurmuş, ne bileyim. Uzatmayayım, beni yanına çağırdı, itiraz falan dinlemeyip taktı kanatları sırtıma. Acayip bir his, okşadım kanatlarımı, çok güzellerdi. Hafif, yumuşak, kaygan ve parlak. Sonra bir yamaca kadar beraber koştuk, nasıl bir gaza geldiysem artık (motivasyon var ya, o işte) bıraktım kendimi boşluğa. Önce biraz düşer gibi oldum, tecrübeli uçuş koçum hemen bağırdı: “Oğlumm korkmasanaa, çırpp şu kanatlarıı.” Toparladım hemen kendimi, aa uçuyorum yahu sahiden…”
Tamamını okumak için; Onedio/Yazio sayfasını ziyaret edebilirsiniz.