Kurucu Üye, Poliversity & UnLearn Akademi konuşmacımız Dr. Ecmel Ayral, Onedio/Yazio Mirador köşesi için yazdı.
“Bir şeyinizi kaybettiğiniz oldu mu hiç? Kaybettiğiniz ve arayıp tarayıp delirip, her yere bakıp bulamadığınız yani. Şeytanın bir şeylerinizi alıp götürdüğü tüm tehditlerinize rağmen geri getirmediği durumlar. Şöyle bir yükselip kendinize yukarıdan baksanız o anda ne görürdünüz? Muhtemelen, telaşla koşuşturup duran, hep aynı yerlere defalarca bakan, arada durup bir kenara çekilen sonra yeniden aynı nafile turu atan sarsak bir…..bir adam (hmmm, yok bu kadınlara olmaz herhalde). Yüzünde tuhaf bir ifade; biraz pişmanlık, biraz umutsuzluk, biraz kızgınlık karışımı… Evet, ben sık sık bir şeyler kaybederim ve aynen böyle görünürüm kendime. Yalnız son zamanlarda bu görüntünün eksik olduğunun hatta kendime ve tüm kaybetme/bulma/bulamama sürecine haksızlık ettiğimin farkına vardım. Her tarafı didik didik edip kaybettiğim şeyleri arıyordum deli gibi ve onları çoğunlukla bulamıyordum belki ama aramadığım bir sürü şeyi buluyordum, ne haber!.. Eski resimler, unutulmuş kitaplar, bir kenarda kalmış kartlar, kızımla her hafta sonu saatlerce oynadığımız minik tırtıl, ilkokuldan kalma mızıkam, minik içki şişeleri, yabancı paralar, okuyamadığım el yazımla alınmış acayip notlar, oradan buradan indirilip basılmış makaleler, ah, eski mektuplar, tuhaf “budanebeler”… Elime bunlardan biri ya da daha iyisi birkaçı geçtiği anda arama süreci tüm telaşını yitirip aheste bir keşif sürecine dönüşüveriyordu. Önce hızım kesiliyordu, yavaşlayıp başka bir alemin içine yatay geçiş yapıyordum ya da alem bana sızıyordu ve orada hiç aramadığım ama buluverdiğim her şeyle devam ediyordum günüme. Hatta arama bahanesiyle kaybettiğim şeyin bulunmasının imkansız olduğu yerleri karıştırdığım bile oluyordu ki, en keyiflisi de buydu. Aradığımı bulamamış oluyordum belki ama bulduklarımın aranası şeyler olduğunun farkına varıyordum ve o zamana kadar onlarsız nasıl yaşadığıma hayret ederek bağlanıyordum yeni cicilerime. “Onları da kaybedip, ararken başka şeyler bulacağın güne kadar…” diyebilirsiniz, belki de öyledir, hatta belki bilerek kaybediyorumdur yeni şeyler bulayım diye. Bilemedim. Neyse, bunları düşünürken (evet, boşluk işte fuzuli düşünceler üşüşüyor) başka bir şeyin daha farkına vardım: Biz, “düşünebilen insan türü” olarak bu bulma işine fena halde önem veriyorduk….”
Tamamını okumak için; Onedio/Yazio sayfasını ziyaret edebilirsiniz.