Poliversity & UnLearn Akademi Kurucu Üyesi konuşmacımız Dr. Ecmel Ayral, Onedio/Yazio Mirador köşesi için yazdı.
“Otomatik fotograf çeken kabinlerden birine girdiniz. Saçınızı başınızı düzelttiniz. Parayı atıp düğmeye bastınız, flaş çaktı. Tuhaf bir ses, arkasından kısa bir sessizlik, sonra delikten resimler çıktı. Alıp baktınız; tanımadığınız bir insan… Ne hissedersiniz? Önce şaşkınlık ve tabii ki inkar. “Nasıl yani bu da kim? Benden önceki müşterinin resmini bir daha basmış belli ki aptal makine!” derken; “paramı da yedi kahrolası” yani bir doz da kızgınlık. Ardından bir deneme daha yaptınız çünkü lazım şu resimler. Yine façayı düzelttiniz, yine parayı deliğe… Flaş patladı, zırıltılar ve takırtılardan sonra delikten hafif nemli resimler düştü. Aldınız ve kan beyninize sıçradı, yine o tanımadığınız surat. Bu sefer biraz farklı gerçi, biraz kızgın ve sıkkın görünüyor ama surat aynı surat. Bu kadarı fazla ama bu alet sapıtmış. Yandaki kabine geçtiniz, aynı hareketler ve evet, aynı sonuç. Durun ve kendinize bir daha sorun: ne hissederdiniz? Önce inkar soslu şaşkınlık patlaması, sonra akıl yürütmeye çalışırken akıl tutulması ve bu sefer daha fazla kızgınlık. Ama neye kızdığınızı bilmediğiniz bir kızgınlık. Bir suçlu olmalı ama kim? Makineler? Makinelerin sahibi? Fotoğraftaki kişi? Evet yaa, o tabii ki… Peki o kim? İşte bu soru sizi bir sonraki adıma, rengarenk limbo tüneline ve tabii bir iç hesaplaşmaya taşıyan soru. Acaba resimdeki ben olabilir miyim? Ya ben benim bildiğim “ben” değilsem; bu mümkün mü? O zaman hayatımın tamamı bir yanılsama mı? İnsanı delirtebilecek, döndürerek, içine çekip yok edecek bir mutsuzluk anaforu bu soru, bir kaos girdabı. Ben kimim sahiden? Buraya kadar neredeyse hepimiz benzer bir yolu izliyoruz. Şaşkınlık, inkar, kızgınlık, iç hesaplaşma ve yoğun mutsuzluktan geçen bir patika bu yol, bildiğiniz araf yani ya da meşrebinize göre limbo da diyebilirsiniz. Fakat adına ne derseniz deyin o yolun ancak yarısına kadar taşıyor bizi o kızgınlıklar, efendim, şaşkınlıklar ve saz arkadaşları. Bu “muallakta yolculuk” serüveninin geri kalanını ise hepimiz katedemiyoruz. Halbuki en keyifli tarafı orası, kaosun güler yüzünün güneş gibi açtığı yer: Resimde gördüğümüz yüzün bize ait olabileceğini kabullenme, bu “yeni” benle tanışma ve onunla barışık yaşama haliyle orada tanışıyoruz. O ana kadarki kabulumüzden vazgeçmenin tedirginliğiyle yeniye erişmenin hazzı bir arada ve üstüne kendimizle barışmanın huzuru. Mutluluk be Abidin!…”
Tamamını okumak için; Onedio/Yazio sayfasını ziyaret edebilirsiniz.